Koronavirüs pandemisi sırasında ve sonrasında insan psikolojisi nasıl olur?

PSİKOLOJİ.JPG

Ebola, SARS, HIV gibi hastalıkları yakinen geçiren topluluklara olduğu gibi Korona virüs pandemisini ve etkilerini tecrübe eden insanlar da (yani dünyadaki herkes) bir ölçüde travmatize olmuş olacak. İçinde yaşarken pek fark etmesek de aslında normal olmayan bir dönemden geçiyoruz ve daha birkaç ay öncesine göre tüm hayatımız kökünden değişti. Bu durumun yarattığı ekonomik yıkımın haricinde bir de psikolojik olarak radikal etkileri olacak. Özellikle pandemi hastanelerinde çalışan sağlık çalışanları gibi bu durumdan en çok etkilenen meslek gruplarındaki insanlar, yakınlarını kaybedenler, ağır bir hastalık süreci geçirenler başta olmak üzere insanların yeniden kendine gelmesi biraz zaman alacak. SARS virüsü Toronto’yu vurduktan bir-iki sene sonra bile hastalıkla meslekleri veya kayıpları dolayısıyla yakından tanışan insanlarda ciddi düzeylerde verimlilik düşüşleri gözlemlenmişti. Bu kişiler özellikle tükenme sendromu veya post-travmatik stres bozukluğu gibi psikolojik rahatsızlıklardan uzun süre çıkamadılar. Maalesef içinden geçtiğimiz uzun süreli karantinalar ve sokağa çıkma yasakları hepimizin psikolojisinde bu döneme ait yaralar bırakacak. Mesela salgının başladığı ve en ağır geçiren yerlerden olan Çin’in Wuhan kentindeki birçok insan, salgın kontrol altına alınmasına rağmen hala evlerinden çıkmayı reddediyor ve agorafobi gibi sosyal hayata karışma korkusu yaşıyorlar.

 

Sürekli evde oturmak ve bir şey yapmamak normal midir?

Bu dönemde birçok insan evde oturmasına ve boş zamanı olmasına rağmen yapmaları gereken işleri yeterince yapamadıklarını, bu boş vakti istedikleri gibi geçiremediklerini ve uzun zamandır planlayıp okumak istedikleri kitaplara veya izlemek istedikleri filmlere odaklanamadıklarını söylüyor. Bu kadar insanın aynı şeyi söylüyor olmasının bir sebebi var tabi ki. Önceden de belirtildiği gibi çok da normal olmayan zamanlardan geçiyoruz ve ne kadar kabul etmesek de aslında bu travmatik bir süreç. Bu tarz kriz dönemlerinde (savaş, felaket, deprem, çatışma, pandemi, göç vb.) insanlar işlerine veya zevklerine yeterince konsantre olamazlar. Uzun zamandır alıştığımız, süregiden hayatımızı dolu geçirmiş olabiliriz fakat kriz dönemlerinde boşlukta kalmamız ve hiçbir şey yapmamanız gayet doğal. Bundan dolayı kendimizi suçlamanın anlamı yok. Ne kadar zor olsa da bu zamanı dinlenerek geçirmeye çalışmak ve kendimizle baş başa kalabildiğimiz bir fırsat olarak değerlendirmek önemli. Kendimizle baş başa kalıp kendimizi dinlediğimizde; farkında olmadan, yapmak zorunda olduğumuz için yaptığımız işlerin ve gündelik dertlerimizin aslında ne kadar yapay olduğunu fark edebiliriz. Belki de bu, pandemi sonrası dönem için kendimizle daha huzurlu bir ilişki kuracağımız bir dönemin başlangıcı olabilir.

Önceki
Önceki

Koronovirüs Covid-19 salgını nedeniyle ekonomi duracak mı?

Sonraki
Sonraki

Koronavirüs “Çin virüsü” müdür? Covid-19 salgını Çin devletinin suçu mudur?